top of page

Türkiye'de öğrencilerin yüzde 27'si akran zorbalığına uğruyor | Uzm. Kl. Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil: Şu anki neslin vicdanı yok

Yazarın fotoğrafı: Sezen İdil KaradenizSezen İdil Karadeniz

Güncelleme tarihi: 11 Haz 2024

PISA 2022 Raporu’na göre Türkiye'de erkek öğrencilerin yüzde 29'u, kız öğrencilerin yüzde 25'i en az ayda birkaç defa herhangi bir tür zorbalığa uğruyor. OECD ülkelerinde ortalama olarak öğrencilerin yüzde 20’si, Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 27’si zorbalık içeren davranışlardan herhangi birine uğradığını bildirmiştir. Filipinler'de bu oran yüzde 48’ken Güney Kore’de yüzde 9’dur. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 11’i zorbalığa uğrama indeksinde ilk yüzde 10’luk dilimde yer almaktadır. Bu nedenle Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 11’i sık sık zorbalığa uğrayanlar olarak sınıflandırılmıştır. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama olarak sık sık zorbalığa uğrayan öğrencilerin oranından yüksektir.

Kitap okuyan kadın psikolog

''Çocuklar bu davranışları nereden ve nasıl öğrendiler? Burada ailelere ve öğretmenlere düşen bazı sorumluluklar var. Peki ya bunlar nelerdir? Zorbalık yapan ve zorbalığa uğrayan çocukları nasıl tanırız?'' gibi akran zorbalığıyla alakalı merak edilen çoğu soruyu Uzm. Kl. Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil cevapladı.


Sözlerine ''zorbalamak'' kelimesini açıklayarak başlayan Özkaranfil, şunları söyledi:

''Zorbalamak; karşımızdaki kişiyi fiziksel, psikolojik olarak her alanda küçük düşürmek, o kişiye zarar vermek demektir. Mesela karşımızdaki kişiye ’Salak!’, ’Aptal!’, ’Sen yapamazsın!’, ‘Senin boyun çok kısa.’ demek bir zorbalıktır ve bunu günümüz çocuklarında çok fazla görüyoruz.''

Akran zorbalığının en çok görüldüğü yaş grubunun 4-18 yaş arası olduğunu belirten ve bu grupları ''okul öncesi-ilkokul-ortaokul-lise'' şeklinde ayırarak örnekleyen Özkaranfil, ''Okul öncesi dönemdeki çocuklar; kendilerini tam ifade edemedikleri ve hep rekabet bazlı düşündüklerinden dolayı hırs onların gözünü öyle bir bürüyor ki maalesef bu noktada aileler de onları destekleyince hırslı olmayan ve duygularını ifade edemeyen diğer çocukların üstüne geçmeye çalışıyorlar. Bunu oyunlar aracılığıyla çok fazla yapıyorlar. Bana gelen danışmanlarımda da bunu görüyorum. Çocuk; sürekli olarak yenmek, kazanmak istiyor ve karşısındaki çocuğu zorbalıyor.'' dedi.

Sözlerine okul seviyelerinde görülen zorbalama davranışları üzerinden devam eden Özkaranfil, ''İlkokul dönemine bakarsak çocuklar, ‘Sen okuma-yazmayı öğrenemedin. Sen aptalsın!’ şeklinde zorbalanıyorlar. Ayrıca gözlük takan çocuklar ‘Sen gözlük takıyorsun. Dört göz!’ ya da daha pasif, kaygılı çocuklar ‘Niye oyun oynamıyorsun? Engelli misin?’ gibi sözel ifadelerle zorbalanıyorlar. Fizyolojik şiddet de oluyor. Mesela bir çocuk bir danışanım sürekli dayak yiyordu. Zorbalık görmüş olan çocuk da ileride zorbalık yapmaya başlıyor. Çünkü kendisini savunmayı öyle öğrendi. Liseye geçersek maalesef orada da zorbalık var. Mesela kötü madde kullanımında ’Hadi ya, iç bir tane! Ne olacak?’ deyip reddedilen kişi 'Oğlum, senden adam olmaz!’ gibi cümlelerle aslında karşısındakini psikolojik manipülasyonla zorbalıyor. O yüzden ergenlik döneminde çok fazla cinselliği ve madde, tütün ürünleri, alkol kullanımını görüyoruz. Aslında zorbalandıklarından dolayı gruba ait olma isteğiyle bunu yapıyorlar.'' dedi.


Akran zorbalığının türlerini psikolojik ve fizyolojik olarak ikiye ayırabileceğimizi söyleyen Özkaranfil, bu türleri şöyle açıkladı:

''Psikolojik manipülasyon; sözel bir şekilde karşıdaki kişinin fiziksel özelliklerini veya zekâsal özelliklerini, isteklerini kısacası o kişiye ait olan her şeyi küçük düşürerek yapılan psikolojik zorbalıktır. Fizyolojik zorbalık ise karşıdaki kişiye şiddet uygulamak ve ciddi boyutta fiziksel açıdan zarar vermektir.''

Uzm. Kl. Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil, akran zorbalığının genelde okul ortamlarında görüldüğünü, bununla birlikte iş hayatında da patron tarafından uygulanan manipülasyonlara ya da iş arkadaşınız tarafından zorbalığa maruz kalınabileceğini ifade etti ve burada göze çarpan farkın, ''yetişkinlerin kendilerini bir noktada koruyabilirken çocukların bunu yapamaması'' olduğunun altını çizdi.


''ÖFKE; TEMEL BİRİNCİ DUYGU DEĞİL, İKİNCİ DUYGUDUR.''

Akran zorbalığına uğrayan kişilerin (mağdur) genelde kaçıngan, özgüvensiz, suskun, mutizm yani seçici konuşmazlık (Sadece temel ihtiyaçlarını dile getirme) gibi özelliklere sahip olduklarını, daha sonradan mutizmin, büyük bir kaygıya dönüşebileceğini (Aşırı yüksek sesten korkma) hatta bu çocukların öfkelerini evden çıkarmalarının sebebinin de çocuğun okulda maruz kaldığı zorbalığı ailesine yansıtması olduğunu açıklayan ve zorba kişilerin dünyaya, hayata, ailelerine, kendilerine karşı içlerinde aşırı bir öfke barındırdıklarının altını çizen Özkaranfil, sözlerine şöyle devam etti:

''Hep söylerim: Öfke; temel birinci duygu değil, ikinci duygudur. Öfke duygusunun altında bambaşka hisler ve duygular yatar. Örneğin; değersizlik, ait olamama, sevilmeme hissi çocuğu zorbalığa iter. Zorba insanlarda aşağılık kompleksi vardır. Kendilerini aşağılık ve yetersiz hissettikleri için karşıdaki kişiyi de ezip üstüne çıkarak o kişiyi basamak olarak görmeyi çok severler. Aslında hırslı, aşağılık kompleksine sahip, çok öfkeli insanlar diyebiliriz. Ayrıca bu zorbalığa tanık olanların davranışlarını açıklamam gerekirse onlar da gruba ait olma isteğiyle zorbanın dediklerini yaparlar. Dolayısıyla itaatkârlık başlar. İtaatkâr ve otoriter bir sistem devreye girer. Bu da çocuğun fikirlerinin önemsizleşmeye başladığını gösterir. O yüzden çocuklar geldiğinde ben, şöyle bir test yaparım:

'-Arkadaşın sana buraya gideceğiz dediğinde ne dersin?

-Tamam derim.

-Neden, istiyor musun oraya gitmeyi?

-Hayır, istemiyorum.

-Peki neden gidelim diyorsun?

-O, öyle istiyor. Yoksa arkadaşlığımız bozulur.'

Çok sık gördüğümüz bu durumu maalesef aileler çok normalleştirebilir ama bu normal bir durum değil.''


''ŞU ANKİ NESLİN VİCDANI YOK!''

Akran zorbalığı şu anda okul öncesi döneme kadar inmiş ve çoğu çocuğu okula, hayata, derslere, topluma küstürmüştür. Bunun temel sebebini tek kelimeyle ''aile'' olarak özetleyen Özkaranfil, ''Çünkü aileler paylaşımın önemini, empatik olmak gerektiğini, empatinin ne demek olduğunu öğretmiyor. Mesela ailelerden şunu duyuyorum: ’Sana vurduysa sen de git ona bir tane yapıştır!’. Bu doğru değil! Ailelerin bu durumu fark edip eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca şu anki neslin vicdanı yok! Çünkü çocuklar şunu diyorlar: ‘Üzüntü nedir? Ben; hep mutluyum.’ ya da ’Korku nedir? Ben, hiçbir şeyden korkmam.’. Hayır, duygular böyle değildir. Aileler, duyguları bilmiyorlar. Yetişkin birisine ‘Seni en çok ne üzer?’ diye sorunca ‘Bilmem ki.’ diyor. İşte bunu bilmeyen aile, çocuğa da duyguları öğretemiyor. Bir noktada sanırım ailelerin de ilk önce kendilerini tanımaları gerekiyor. Kısacası bireylerin öncelikle bir psikoloğa gidip kendi davranış ve duygularını anlayıp anlamlandırmalarından sonra çocuk yapmalarını doğru buluyorum.'' dedi.


''BİR ÇOCUĞUN AKRAN ZORBALIĞI YAPMASINDA EN GÖZE BATAN SEBEPLERDEN BİRİ ALDATMADIR.''

Bir çocuğun neden zorbalık yaptığını Özkaranfil, şöyle ifade etti ''Bunun için yüz tane sebep sayabilirim ama en göze batan sebeplerden biri aldatmadır.  Diyelim anne, babayı veya baba, anneyi aldattı. Çocuk da bunu duydu, gördü veya birisinden öğrendi. İlk olarak çocuk; erkeklere veya kızlara karşı kin duymaya başlar. Buradan sonra dikkat edilmesi gereken zorbaladığı kişilerin cinsiyetlerinin ne olduğudur. O kişileri zorbalayarak bir güç gösterisi yapmaya, öfkesini dışarı kusmaya başlar. Bunu yapma sebebi de anne veya babasına yetemeyeceğini düşünmesidir.''


Özkaranfil; zorbalığa uğrayan çocukların ailelerinden özdenetimi, özgüveni, özsaygıyı çocuklarına aşılamalarını istedi ve çocuklarını topluma ait olmaları için spora, sosyal aktivitelere göndermelerini tavsiye etti. Bir çocuğun zorbalıkla baş edebilmesi çok zor olduğundan öncelikle bir uzmandan yardım alınmasını ve ailenin, kendisini bu konuda eğitip çocuğuna da öğretmesini tavsiye ederek çocuğu zorbalık yapan ailelerin de evlerinde genelde kavga, şiddet, öfke, belki eşler arası aldatma ya da boşanma gibi patolojik durumlar olabileceğini ve ilk önce bunu tespit etmek gerektiğini belirtti. Ayrıca, ''Öğretmenler çok önemli bir detay. Öğretmenlerin de zorbalayan ve zorbalanan çocukları eğitime tabii tutmaları gerekir ve o noktada çocuğu fark etmesi önemlidir. Bundan ötürü öğretmenlerin eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum.'' dedi.


''CEZA KAVRAMI DOĞRU DEĞİL. NEDİR YAHU BU, MAHKEME Mİ?''

Okul sistemlerinin doğru işlediğini düşünmeyen Özkaranfil, bu konudaki düşüncelerini şöyle aktardı:

''Sürekli bir çocuğa ceza verirseniz ne olur? Hep cezalandırılmayı bekler, alışır ve bir süre sonra cezaya duyarsızlaşmaya başlar. Biz psikologlar o yüzden ’ceza’ yerine ’olumsuz pekiştireç’ yani ’Sen, bu davranışı yaptığın için en sevdiğin şeyden mahrum kalacaksın.’ deriz. Örneğin, okula gitmeyi çok seven ama arkadaşını zorbalayan bir çocuk düşünelim. Bir hafta okula gitmeyecek. Bir tane 6 yaşında arkadaşlarını zorbalayan bir danışanım vardı ve müdür, sürekli çocuğu okuldan gönderiyordu. O konuda müdürü uyardım ve dedim ki ‘Olumsuz pekiştireç kullanalım. Çocuğu okuldan gönderelim ama bunun bir ‘bedel’ olduğu adı altında gönderelim. Ben, çocuklara şunları söylüyorum: 'Sen, bu oyuncağı kırdın. Bunun bir bedeli var. Bir daha buraya giremezsin ya da bana bu oyuncağı almakla yükümlüsün.' ya da ‘Sen, arkadaşına vurdun ve arkadaşını düşürdün. Bunun bir bedeli var. En sevdiğin resim dersine bir hafta girmiyorsun.’. Bu kez çocuklar değişiyorlar. Yani hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu çocuklara öğretmiş oluyorsunuz. Sistem biraz bu yöne dönmeli ve okul rehberlikleri de güçlendirilmeli. Ceza kavramı doğru değil. Nedir yahu bu, mahkeme mi?''


Fotoğraf çekilen iki insan

Uzm. Kl. Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil; akran zorbalığına uğramış olan çocuğun kesinlikle bir uzman desteği alması gerektiğine dikkat çekerek kişide ileride içine kapanma, sosyal anksiyete veya panik atak, kaygı bozukluğu, depresyon gibi belirtiler görülebileceğini ve bu durumu da işinden, eşinden, çocuğundan çıkarabileceğini söyleyerek konuyu noktaladı.

64 görüntüleme0 yorum

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page